Sunday, April 28, 2024

 



                                                        S E L A M    D Ü N Y A

 

Nereye gidersen git ve doğal olarak nereden dönersen dön.. "ev" en güzel destinasyon:) misler gibi döndüm evime... az zamandaaaa çok ve büyük işler başardııık:)....10 gün... dekler siste cila edildi, ev temizletildi, süpürgelikler yenilendi, duvar kağıdı kaplandı.. eski eşyalar yollandı.. yeni eşyalar geldi.. spotlar takıldı, pervane takıldı...elektrikle mücadelede iskele kur, iskele sök... ve bunlar bodrum ustalarıyla oldu (hic kusura bakmayın daha cok fırın ekmek yemeniz gerek, iş, kalite, attitude, timing... grup olsanız adınız "ömür törpüsü" olur :)) herneyse...muvaffak duygular ve müthiş bir yorgunlukla evime geldim.. benim canım güzel evim....hemmen derhal, banyo ve kahve:) cok acıkmıştım çıkabilirdim.. çıkmadım ....burclara ve astrolojiye girmeyeceğim cok ağdalı ve gereksiz bir delilik almış durumda.. ama doğru bir tarafı varsa eğer , o da bir boğanın ev ve yemek düşkünlüğü:) evim ve yemeğim:) babam ve oğlum gibi oldu:)) değişik rüyalar gördüm...gece kalktım....sonra yattım...sabaha karşı müthiş bir yağmur sesine uyanır gibi oldum... veeee fişşek gibi bir sabah... hoş geldin baharrr lalalala, hoş geldin dostum lalalala söylüyorum içimden:) bisiklet yarısı varmış, yollarda araba yok.. yağmurdan dolayı pek insan da yok... etrafta kimse olmadıgında sesimi çıkararak da şarkı söylemeyi seviyorum ama diken üstünde...duymasınlar:) deli de demesinler, ben derim kendime başkası demesin:)) sabah bir düğmem kopmuştu, yeni organize ettiğim dikiş kutumu aldım önüme, hadi bakalım.. hmmm Huston we have a problem ... özellikle kolay iplik geçirilebilen iğne seti almıştım.. kime göre , neye göre kolay... geçirdim ama kolay olmadı... yarın ilk iş göz doktorundan randevu... zaten şantiyede gözlüğüm kırıldı..buna bir odaklanmak gerek:) Doğum günüme az kaldı 44 yaşıma 44 nolu villayı dekore ederek giriyorum.. lise numaram 404... market alışverişi yapmam gerek ama evin önünde park yeri bulup park ettiğim için hiç çıkasım yok:)) cok enteresan bir şey oldu, öyle aylarca yok olmadım... bir müşterim "aycen sensiz istanbul bomboş dedi.. empty without you " dedi.. digeri daha tatlı.. " hayırdır bir dahaki secime kadar oradasın herhalde... "dedi.. yok yok dedim ağzını hayra aç:)) taş yerinde ağır diye bir söz var.. istanbulun taşı toprağı altın diye de bir söz var... demek ki ben istanbulda altından ağır bir taş olabilirim:)) iş için bile olsa- ki hayatımın, dostluklarımın buyuk bir bölümü bu...özlenmek , yokluğunun hissedilmesi güzel şey... mutlu oldum.. o yorgunluğun içinde.. teşekkür ederim hayat...telefonumu şarj edip kulaklıklarımı takıp dans edeceğim... hos geldin baharın alman versiyonu ; liebe heısst l'amour diye bir şarkı.. onu da seviyorum...Liebe heißt l'amour la la la, schenke mir l'amour la la la, denn ich denke nur la la la an l'amour la lalalalalalala... fengshui ye göre pek tercih edilen birsey değil ama otel oldalarının en sevdiğim yanı yatağın karşısındaki televizyon.. acaba kendi odama da taktırsam mı... hayatta geldiğim bu noktada... insanın içine siniyorsa hersey olabilir diyorum...  yani bu altının doluluğu şaibeli olan bilgi kirliliğine karşı tek hakiki yol insanın iç sesi.. ama iç ses dediğin şey, frekanslar karışınca mislead edebiliyor insanı.. üzücü bir şarkı, korkunç bir film, intentionına güvenmediğin insana dokunmak, gözlerine bakmak bile, ne biliyim... bu hafta ne oluyor, bu sene ne olacak gibi müthiş bir güvenle sundukları astroloji, kehanet videoları.. iste bunlar hep insanın iç sesinin cızırtı yapmasına ve bazen de iç sesi domine edip, mis lead etmesine sebep oluyor... olanla ölene çare yok arkadaşlar... cok da bilmeye gerek yok.. allahın insanı çamurdan yaratmış olması ve suya muhtaç olmamızda siirsel bir yan buluyorum.. sulanmayan cıceklerin kuruması gibi, su görmeyen toprakların verimsizleşmesi gibi... aslında sahiden topraktan yapılmış gibiyiz:) ve güzel bir banyo sıkıntıların, yorgunlukların işte bu "mislead" edilmişlikten gelenlerinin hepsini alıyor, insanı şarj ediyor.. ve kalanlar da odaklanmamız gereken şeyler oluyor... deli gibi sinirlenmiş olabilirsin mesela, bir elini yüzü yıka, bir duş al...butun o yangın sönüyor ve esas konu ortaya çıkıyor...cogu zaman daha banyodayken bir cok argüman son buluyor insanın içinde... su hayattır..dememişler bosuna.. gerçi o reklam sloganıydı galiba:)) aferin ama cok güzel... bir de şey vardır en sevdiklerimden... iletişim sanattır.. o da türkcell'di galiba... doğru iletişim ve su...ihtiyacımız olan... ve her akımın pesinden koşmamak tabi.. bunları nasıl söylüyorum çünkü ben söylenen herseye inanma potansiyeli olan kafası cok karışık bir insanım.. dım diyelim...eğitimler, healingler, onu da biliyim, onu da biliyim, hayatı anlayabilmeye çalışırken, cok daha karambol bir yerde bulabiliyor insan kendini, gerek yok bence... insanın kendi kendini iyileştirebilecek bir varlık olduğunu ve hayatın kısa yolu olmadığını, bir kervanda yürür gibi, en iyi halimizle yürümeyi umarak, yanıldığımızda (ki herkes yanılır.. bunda da doğal bir güzellik var) yorulup düştüğümüzde bizi tekrar kaldıracak şeyin sadece kendimiz olduğunu bilmekte müthiş bir rahatlama var... paylaşmak istedim...(müspet bilimleri ayrı tutuyorum tabiki hastalanınca doktora gitmeli:)) ...mesela ben şimdi bir göz muayene randevusu alacağım:)) öptüm.. hoşgeldimm

No comments:

Post a Comment