Monday, April 1, 2024

 



                    AMAN DİYORUM:)

      

Serpenti izledim... aman allah...geç oldu ve güç oldu izlemek...bunun true crime olduğunu düşünmek bile kalbimi sıkıştırıyor...narsistik bozukluk yatağında, psikopatlık, canilik... allahım neler oluyor... ve kurumların bürokrasisi dahilinde kişileri duyarsızlaştırması ve bir kaç iyi kalpli, empatik insanın hayatı pahasına bir kötülüğü elinden geldiği kadar durdurmaya çalışması... ve spoiler alert:) başarması:)... şimdi detaya iniyorum.. adam manyak orası tamam... çekiklerden.. tam olarak nereli anlayamadım, asian diyelim...ama fransız... anasıyla tuhaf bir ilişkisi var onu sonlara doğru anlıyoruz .. gerçi çoğu şeyi sonlara doğru anlıyoruz:) bir beyaz fransızla evlenmiş bir çocuğu olmuş.. kızı sen al paristen yok ben buralarda edemem beni küçümsüyorlar vs diyerek hindistana götür... kız hamile... öyle hindistanda fukarahane gibi bir yerde çocuğuyla, adam banka fln soyuyor, hırsız bildiğin.. sonunda hapisti polisti derken kız dönüyor fransaya bebesini alıp.. bizimki durmuyor, gencecik hippi cocukları partilerde ilaclıyor, paralarını alıyor ve öldürüyor (oynaya oynaya gelin cocuklar, el ele el ele verin cocuklar... ) ama yani sekiz bolumluk dizi, kimler geldi kimler geçti ayarında, Henry Ford'un yürüyen bant icadıyla endüstri devrimini başlatması gibi bir durum.. bir de güzel sevgili buluyor kanadalı, o da bir deli, aşığım ayağına adam ne derse yapıyor, bir de Arap var yanlarında (her siyahiye Arap derdi ya eskiler, muhtemelen Arap değil, latife yapıyorum:)) Arap da pis işlere bakıyor, denizde boğmak adam yakma işlerine...seri crime  çetesi... öldürülenlerin arasında bir de türk var, Vitali hakim diye bir genç, yetmişli yıllar bu arada...onu türk bir cocuk oynamıs, çocuğun türk oldugunu sonra fark ettim, ne güzel oynamış, hani bizim türkish English gibi degil, cok iyi oynamıs, güzel de cocuk:) neyse, ölümler, mücevherler, yüksek tansiyon, buna aşık olan hanım yani grubun bayan elemanı (bayan değil kadın hahah ne fark ediyorsa) adam ne derse yapıyor , kendini kraliçe zannediyor bir yandan, pariste yaşama hayalleri var, bir sürü cocuklarımız olacak vs diyor, o adamdan cocuk yapma hayallerinde.... allah şaşırtmasından başka ne diyebilirim.. far görmüş tavşan gibi izledim sekiz bölüm... genclerle arkadas oluyorlar, onları zehirleyip, öldürüyorlar, pasaportlarını alıyorlar, tabi o zaman çip parmak izi vs yok, pasaportun resmini değiştiriyor, adamın elinde kadınlı erkekli tonlarca pasaport, onlarla hareket ediyor..filmin sonlarına kadar gercek adını bilmiyoruz..Alain sanıyoruz şarl çıkıyor.. Charles'ın kısaltması Şarl olan...Dutch bir diplomat memur ve alman karısı, bunlar da süper tatlı bu arada, idealistler...bunların ocağına incir ağacı dikiyor ama ne mücadele...bir noktada, bu caniler yakalanıyor, ikisi hapse giriyor (arabı çoktan tahtalı köye yollamıştı bizim şarl efendi)...kadın hapiste hasta oluyor yıllar sonra, git memleketinde öl diye yolluyorlar, o da ,bu adamı son kez hücresinde görmek istiyor...ne de olsa partners in crime, herşey aşk için haşeryaaa modunda oldu herşey... adamın kılı kıpırdamıyor, ben cıkıcam buradan diyor, evet sen cıkacaksın ben de öleceğim memlekette, yolluyorlar beni diyor...adam başka bir boyutta, nasıl olsa zamanında ondan alabileceği servisi, desteği aldı ve tamam o kadar işte...şaşırmadık adam zaten manyak.. film zaten onun üzerine...esas bomba, bir noktada adam sahiden çıkıyor (tabi seneler sonra, kötü yaşlı makyajından anlıyoruz:)) (ben lisedeyken tiyatro klübünde makyözdüm:)) tiyatral yaşlı makyajını yapmasını bilirim, söylemiş miydim...aman ne işimize yarayacaksa , neyse:)) adam sahiden çıkıyor evet, ve bir röportaj veriyor sanırım fransız kanalına,, röportaj başlı başına psikopatısch:)  röportaj sonunda anlıyoruz ki, o ilk kadın vardı ya.. Parisli, çocuğunun anası..onunla beraber tekrar... kızım, kızım kendine gel.. adamın yüze yakın insanı öldürdüğü, hırsız, psikopat olduğu kanıtlanmış, hapis yatmış... aynı odada bile bulunmaya çekinilesi bir varlıkla sen nasıl yani? öteki kız da öldü bu arada, o yine biraz uyandı son yıllarında hapishanede, ne aptalmışım vs dedi:))... yani demem o ki... adamın hikayesini netflik:) dizisi yapmışlar ama  bu iki kadının hikayesi daha merak uyandırdı bende... ne kafalar ne kafalar... şimdi buradan nereye bağlayacağım... hani yeni yeni buyurken ailen hep arar ya, nerdesin, napıyosun, ya da mutlaka ara beni gidince vs derler... cok önemli,,, yok öyle ben kendimi bulacağım aramıyorum sormuyorum...bedenler yetişkin ama ruhlar toy, o gencecik cocuklar, inanıyor herşeye... bir genc delikanlı var içine kapanık, onu hasta edip eve hizmetçi ediyorlar, zor kaçıyor yavrum.. ama ne travma... bir kere kriminal olarak atıyorum 8 saatte bir haberleşmek bile, ortadan kaybolma saat aralığını daraltıyor ve başına birşey gelse daha çabuk bulunabiliyor.. cok teknoloji sevdalısı bir insan olmamakla birlikte, bu telefonların, görüntülü konuşmaların, haberleşme kolaylığının butun bu sapkınların yoluna baya bir taş koyduğunu düşünüyorum ve mutlu oluyorum.. haberleşme kolaylığı sayesinde bir sürü gencin hayatı kurtuluyor belki de farkında olmadan... cocuklarınıza ne aldınız, nereye götürdünüz, yanında içki mi içtiniz, kavga mı ettiniz...hic biri, o çocukların kimlerle takıldığını, kimlerle arkadaş olduğunu, kimlerle vakit geçirdiğini bilmemek kadar mühim değil... açıkçası aylardır tatil hayalleri kuruyorum, kimseye haber vermeden çantamı alıp cıkıp gideceğim bu yaz diyorum, aylarca dönmeyeceğim... cok afedersiniz "nah" çıkarım ben bu serpent'ten sonra:)) aycen korktu:)) ny ta okurken bizim sınıfta bir kızın içkisine öyle ilac atıp taciz etmişlerdi, o da kanadalıydı.... ailesi gelip aldı, okulu bıraktı... tabi allahın kanadasında herkes dost ve kardeş olabilir... sen gidip newyork'ta gel kardeşim elini ver bana dersen, sabahında bilmediğin biryerde uyanmak  ve daha kotusu hic uyanamamak da var... ne diyim cok etkiledi beni bu dizi... iyilerle karşılaşalım aman diyorum... öptüm...

No comments:

Post a Comment