Thursday, April 11, 2024

 





                               UZUN VADELİ MAÇ SONUÇLARI

                               b    a    y    r    a    m          ö    z    e    l


Kafam rahat, hava güzel, ev temiz....bir tek market alışverişi yapmak gerek... yazlık elbiselerden bir iki tane ütülesem iyi olurdu aslında... milenyumun en gözde ütüsü europrofessional2000 geldi aklıma:) hastasıydım o ütünün:) yağmurluğunuzu bile ütüleyebiliyordunuz, zaten alışveriş merkezlerindeki standlarında balon şişirip ona ütü basarlardı.. ben de mal mal izlerdim...sonra tabi yirmili yaşlar, gezmeler, tozmalar... euro professional'ı da unuttum gitti... ama ütü severim.. beni tanıyan bilir... öyle süper yetenekli bir insan değilim bu arada... ütüyle aşkım sinema aşkı gibi.. bayılıyorum iyi yapılan ütüyü izlemeye, ya da nasıl yapıldığını incelemeye... beyoglunda yaşarken kurutemizlemeci Pertek vardi.... bir sabah gidip, bana pantolon nasıl ütülenir öğretir misiniz demiştim.. gülmüşlerdi...bir işi sanat gibi pırıl pırıl yapma fikrini oldum olası çok seviyorum...ama ütü özel zevkimm:) küçük evimde benim ayrı, eve gelen kadının ayrı ütüsü var... zira Laura Star'ıma (kırmızı ve kuru buharlı) kimseyi dokundurmam... o benim hobim:) neden derseniz...öyle çok özel bir hikayesi yok... ne annem,  ne anneannem, ne ablam... bizim evin çok bilen az hareket eden kadınları yatıyor tabi bunun da altında... bizim evde ütü sevilmezdi... ve kerhen yapılırdı... şöyle bir anımız var, babamla amerikaya ablamı ziyarete gitmişiz, babam valizden gömleğini çıkardı.. ablama diyor ki şuna bir ütü sür... aradan bir saat geciyor, kızım şuna bir ütü sür... ablam başka işlere dalıyor... asla duymuyor:) en sonunda dediki.. baba ben kocamınkileri bile ütüye yolluyorum.. ütüyle aram yok benim...hakikaten öyle...şakınım... sevmeyince de zorla olmuyor işte.. babam bozuldu... ben atladım.. ben atlayınca ablam bozuldu...e dedim napıyım adam ütüsüz mü gezsin... bizim kadınlar hem yapmak istemez hem de başkası yapsın istemez...kadın değil sınav:).. sen nesin diyebilirsin...ben "küçük bir uzaylıyım" derim ben de sana:)) sevdiğim şeylere yürekten titanyum bağlarla bağlı bir uzaylı:) ama itiraf ediyim dünyanın en iyi ütüsünü yapamam ama çok uğraşırım yapmaya... bu da benim sınavım sanırım...gönül var ama beceri ortalama:)...ama zihnimle aya roket gönderirim:) evet nerede kalmıştık.. maç sonuçları.... euro professional cok daha efektif ve kompakt ve zamanının ötesinde bir ütü olmasına rağmen, 2000 li yılların başında ortaya çıkması, reklamının alışveriş merkezi standlarından öteye gidememesinden ötürü, reklamını en üst düzeyde yapan, sadece yetenekleri degil, tasarımı, renkli gövdesiyle Laura Stara karşı mağlup oldu...Laura Star kazandı... ama tarih seni unutmadı euro professional 2000:))  Tabi hayatın akışının hızıyla kurutemizleme dükkanı açma hayallerim, kurutemizlemede cok fazla kimyasalın kullanılması, ve ablamın  "başka meslek bulamadın mı gerizekalı" söylemleri karşısında emeklilik mesleğimi kurutemizlemecilikten, çiçekçiliğe transfer etmeme sebep oldu... böylece kurumetmizleme - çiçekçilik maçı da çiçekçiliğin galibiyetiyle son buldu... ama daha lig bitmedi... hala çiçekçilik şampiyon olmuş değil zihnimde...gizli takımlar var düşüncelerimde... ama sır... kimselere daha söylemiyorum... söyleyince tadı kaçıyor çünkü çarşı herşeye karşı... enteresan bir cycle i var hayatın... Ajda ve Semiramis örneği mesela... ben ajdacıyım... o kadar estetik yapmasını hoş bulmuyorum çünkü ortada bir yerde zaten en güzel halini almıştı... niye abarttı o kadar anlamıyorum, sanırım bir addiction geliştirdi...."amaaan petrol" zamanı en güzel zamanı, Enrico Macias'la aşk ve düet yaptıgı yıllarda son derece güzel... ama "yakar geçerim" de artık Ajdayı kimse tutamaz anlaşıldı (estetik konusunda) ....yine de sesi genc kız gibidir ve o yeterli... su dünyada bir de Madonna öyledir.. sesleri hep genç kız gibi çıkan iki super, mega ultra star:)) ikisi de plastik cerrahi elinde parcalandı.. ki kimse kusura bakmasın Ajda - Madonna macında,  güzellik klasmanında Ajda kazanır her türlü.. ama tabi doğduğun yerin kader olmasında ve olanaklar içinde avantaj Madonna da kalır... ama konumuz "Ajda - Madonna" degil... konumuz "Ajda- Semiramis".... ooo iyice kızıştı ortam... bronzlaşmış kaslı ve röfleli saclı adamların boks yaptıgı amerikan wrestling e döndü olay....ilk önce Semiramis çıkıyor piyasaya.... iki kardeşin de sesi muazzam... Semiramis cıkınca piyasaya..." yok yok yok diyemem , darılıp gidemem, senden vazgeçemem vazgeçemem beeen" yurdumun libidosu yüksek ve at üstünde savaşmış atalarından gelen, ele gecirme, bayrağını dikme dürtüsü hala yatışmamış gözünü sevdiğim adamlarımızdan biri kızı alıyor kapatıyor... buna yüzlerce örnek verilebilir.. vermiyoruz... konumuz değil şuan:) ... böylece musiki bir kariyer, eş olmak, anne olmak, korunmak, kollanmak adına daha güvenli bir seçime karşı kaybediliyor... musiki kariyer=0 , eş/anne olmak =1... bu maçın da kazananı belli oldu:)  ama nereye kadar... o dürtüsel, libidosal adamlar durur mu.. bir noktada o kadınların cogu boş ol kıvamımda "boşa" çıkıyor ve en iyi bildiği o eski kapıyı çalıyor, size bir şarkı söyleyim mi, eskiden ne güzel söylerdimler başlıyor... adamların liginde, durulup kök salma ile çapkınlık maçını da çapkınlık kazanıyor... "kök salma" da bir gün mutlaka şampiyon olacağız düşüncesiyle adamlarımızın çapkınlıktan duydukları zevkle sucluluk arasında ağrı kesici ateş düşürücü parasetamol olarak zihinlerinin köşesinde yer alıyor... haklarını yemeyelim.. çoğu da eninde sonunda o fahri şampiyonluğu veriyorlar kendisine... erkekler daha düz bu konuda... Semiramis hanıma dönüyorum... piyasadan elini çekince, açılan boşluğa aynısının küçüğü Ajda çıkıyor, ses aynı ses... parlıyor gidiyor.... biri annelikte, biri müzikte ayrı kulvarlarda.... plastik cerrahide aynı kulvarlarda ne yazık ki ve niyeyse:) gecen bir hayat... şimdi herhalde yetmiş olmuşlardır... ajdanın jübile yıllarına yaklaşıyor olmalıyız... sen ajdasın, jübile ayıp birşey değil, tam tersi muhteşem birşey....ama tabi bir de ona sormak gerek... o ne düşünüyor.. düşünce özgürlüğü diye birşey var... var olması gerek yani en azından:)) tam işte bu yıllarda... Semiramis yine çıkıyor ortaya, sarkı soyluyor, fenomen gibi videolar cekiyor...yerini istiyor geri.... ayıp olmuyor mu semiramis hanım? Ajda yıllarını verdi müziğe ve sadece notalardan, elbiselerden, konserlerden ibaret değil... o piyasa insana neler yapar, arsız adamlar, kalp kırıklıkları, yalnızlık... herşeye rağmen müzik...ben bilmem kimin eşiyim, ben bilmem kimin kızıyım demeden, ben ajdayım diyebilmek... ve muazzam iş çıkarabilmek... Ajda kadın degil miydi.. o istemez miydi, sevmek, sevilmek, bu şarkı herşeyi anlatıyor ve kalbimi sızlatıyor....İçime attım ne varsa - Anlamaya çalıştım herkesi - Aşkı da sevdim kavgayı da - Anlatamadım ki - Hiç korkmadım çelişkiden - Onaylanmayan ilişkiden - Ne çoğaldım övgüden - Ne azaldım yergiden - Hiç korkmadım yasaklardan - Korunmadım tuzaklardan -Kalktım güvenli kucaklardan - Hep denedim, bilerek göstermedim - Kendimi sakladım görmeyi bilenlere -Vitrinime değil iklimime gelenlere - Deliyim aslında Allah'ına kadar deliyim - Kalbimi vereceğim aslımı görenlereee.... işte bu kadar... canım Ajda...kaç defa canlı canlı izledim bilmiyorum...plastik cerrahi de sana helal olsun ne yapalım madem öyle istedi canın, belki kırılan kalbini öyle tamir ettin kimbilir, ama bilmeni isterim, kusursuz burnun, gergin tenin olmasa da sen bu maçın daimi kazananısın:) dedication mon amour...bize harika duygular yaşattın...ve senin yerini kimseye vermeyeceğiz... çünkü kimin doğuştan iyi ütü yapabildiği degil, ütü yapmayı öğrenmeye emek vermektir mühim olan... sevgi emektir... her koşulda en safe seçimi yapıp sonra ben istesem şampiyon olurdumlara karnımız tok efendim ...biz şampiyonları konuşuyoruz bu maç programında:)) ve şampiyonluk senin Ajda hanım efendiciğimm... öptümmmmm ... simdi bu şarkıda ayna karşısında dans edeceğim.. öyle istedi canım... :D 

No comments:

Post a Comment